top of page
Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Berzah Nedir?


BismillahirRahmanirRahim

Soru: Berzah Nedir?

Bilsen bile, bununla ne yapacaksın ki? Bizim birer mürid olarak, henüz daha bu yeryüzünde yürürken kendimize oluşturduğumuz berzah nedir? O berzah nedir? Nedir o bekleme yeri?

Nasıl yaşarsan, o şekilde ölürsün. Nasıl ölürsen, o şekilde dirilirsin. Ehl-i Cennet olarak yaşarsan, Ehl-i Cennet olarak ölür, Cennette diriltilirsin. Cennetin bekleme yerinde diriltilirsin. Berzahın o olur. Hala daha aptal, gafil, bencil, itaatsiz ve inatçısın. Bunlar Ehl-i Nar'ın özellikleridir. Günde elli defa namaz kıl istersen, hiç fark etmez. Yirmi dört saat Kur'an okumuşsun, hangi soydan gelmişsin hiç fark etmez. Şeytan özelliklerini, ateş özelliklerini taşıyorsan o şekilde ölür, o şekilde diriltilirsin. Bizim için önemli olan ne? Nasıl bir aleme gireceğimiz, nasıl bir alem oluşturduğumuz ile ilgilidir. Çünkü Cennet de boştur. Cennet boştur. Allah, Cenneti herkese vermiştir. Boştur. Cenneti cennet yapacak olan, senin burada, bu dünyada yaptığın hayırlı işler, güzel niyetlerdir. Anlıyor musun? Peki orada ne yapacaksın? Sarsak bir temel üzerine mi bir şeyler inşa edeceksin? Çok büyük işler yaptın, çok güzel bir şey inşa ettin, diyelim ki kocaman bir saray yaptın ama temeli çok zayıf. Bir üflemeyle her şey alaşağı olur. Neden bunu yaşayasın ki? Neden bütün bunlar üzerinde bu kadar vakit harcarken, temel üzerine harcamayasın?

Tarikat, bizim temelimiz ile ilgilenir. Ve ne kadar samimi olunduğuna göre, sahip olduğun samimiyete göre, Allah'ın meleğine, "İnşa et," diye emretmesi zor mudur zannediyorsun? Hayır. Onu sen inşa etmeyeceksin. Senin için diğerleri inşa edecek. Ve yıkılmayacak da. Sen bir şey inşa ettin, bir tarafı yıkılıyor, çünkü yanlış bir şey yaptın. Allah, "Onları yerine koyun," diye meleklerine emreder. Bir şey yıkılır, "Onu geri yerine koyun." Çünkü temeli sağlam. Şimdi, temelin üzerine çalışmıyorsan... Temelin nedir? Kendindir. Nefsindir. Allah yolunda cihad etmektir. Cihad-ül Ekber. Bunun üzerine çalışmıyorsan, yaptığın en ufak bir şey her şeyi mahveder. Çünkü Peygamber Efendimiz (asvs) bildiriyor,

"Ateşin odunu tükettiği gibi, hased de bütün hayırlı amellerimizi mahveder."

Sana soruyorum, hangi mescidde hased hakkında sana yol gösteriyorlar, hased hakkında seni uyarıyorlar? Hangi mescidde hasedin binlerce hile ve tuzağından, onu nasıl tespit edeceğinizden bahsediyorlar? Hased aynen bir virüs gibi vücudunuzda bulunur, onun orada olduğunun farkında bile değilsinizdir ama size onu nasıl tedavi edeceğinizi söylerler. Kaç tanesinde bunu yapıyorlar? Artık Dergahlarda bile yapmıyorlar bunu. Çünkü herkesin mertebesi çok yüksek. Herkes sevgiden bahsediyor. Ancak yakar. Bütün güzel şeyleri yapıyor olabilirsin. Ama yakar. Aynen bu şekilde. Hasedinin üzerinde çalışıyorsun, takip ediyorsun diyelim. Bir taraf yıkıldı mı, o zaman meleklerin onu tekrar inşa etmeleri kolaydır. Çünkü temeli oradadır. Temel, onu tamir etmektir. Temel, teslimiyettir.

Melekler gibi teslimiyet gösterin. Şeytan gibi teslimiyet göstermeyin. Gerçi şeytan zaten boyun eğmedi. Melekler secde ederler. Yani Allah'ın emirlerine boyun eğerler. Kendileri milyarlarca milyarlarca yıldır varlık sahasında olup, Allah'a ibadet ederken, daha yeni yaratılmış birine boyun eğerler. Bu da bir başka kısım, kimse bundan bahsetmiyor. Kalkıp da, "Ben bundan daha üstünüm," diyebilecek biri varsa, onlar Melekler olurdu. Değil mi? Çünkü Onlar da Allah'ın Nuru'ndan yaratılmışlardı. Şeytan gibi değil; şeytan ateşten yaratılmıştı. Ve Melekler, şeytanın rüyasında bile göremeyeceği kadar çok şey yapmıştı Allah için. Ama melekler öyle demedi. "Bu daha yeni yaratıldı, neden böyle yapacakmışım?" demediler. Çünkü melekler teslimiyetin ne olduğunu anladılar. Evet, sorguladıkları zaman, onu kalplerine Allah koymuştu; sorgulama yetenekleri olduğu için değil. Hiçbir arzuları yoktur. İnsanoğlu olarak hem teslimiyet gösterme hem de sorgulama yetisine sahibiz. Ve Allah buyuruyor ki, "Eğer sorguluyor ve Bana boyun eğiyorsan, seni Meleklerin de üzerine çıkarırım." Sadece kendi sorguna güvenmiyorsun. "Bana boyun eğersen, sana verdiğim o küçük akıldan daha üstün bir akla güvenirsen, seni Meleklerin de üstüne yükseltirim." Yani Melekler ne kadar yüksek olsalar, daha fazla şey yapmış olsalar da... Şeytana kıyasla, Allah'ın hürmetine, O'na ibadet etmek için daha çok şey yapmışlardır. Hiçbir zaman sorgulamazlar. Melekler gibi boyun eğ. Onlar kime boyun eğmişlerdi? Daha yeni nefes verilmiş birisine. Ama bu aynı zamanda da körü körüne bir teslimiyet de değildir. Anlıyor musunuz? Körü körüne bir teslimiyet değildi; anlamışlardı. Neyi anlamışlardı? Bu da başka bir şey. İnadın seni anlamaktan alıkoyacak. Her şeyi görsen bile, aklın orada, tüm kanıtlar, tüm bilgiler ortada, "Hayır!" diyeceksin. İnat; anlayamayacağın için değildir, anlamak istemediğin içindir.

Cennette şahit olunmuştu ki, Adem Aleyhisselam'a nefes üflendiği vakit, uyandığında ilk söylediği şey, "Elhamdulillah," oldu. Hapşırdı ve "Elhamdulillah" dedi. Bu nedir? Kur'an-ı Kerim'in ilk ayetidir. "Elhamdulillah." Değil mi? Çoktan biliyordu. Çok şaşırdılar. "Daha yeni yaratıldı ama şimdiden Rabbini azametiyle nasıl hamd edeceğini biliyor, öyle mi?" dediler. "Allah içine koymuş. Bu çok sıra dışı bir mahluk olmalı." Onu meleki aklınla bile değerlendiremezsin. Ki sonrasında, Allah, "İnsanoğlu'nu yaratacağım," demeden önce, "Bizim bilgilerimizle birlikte onlarda nefs var. Ortalığı kan gölüne çevirecekler," dediler. Ancak Allah, "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim," dedi. Ve Allah bunu birazcık gösteriyor bizlere. Çünkü Adem Aleyhisselam, Rabbinin öfkesini çeken o eylemde bulunduktan sonra... Yine de Rabbine sırtını dönmedi. İsyan etmedi. İsyankar olmadı. Ona verilen cezadan sonra bile isyankar olmadı. O da aynen şeytan gibi İlahi Huzur'dan atılmıştı. Şeytanın atıldığı aynı yere atılmıştı, bu dünyaya. Şeytan bütün o güçleriyle geldi. Allah ona güç vermişti. Bugün bile hala şeytan hala o güçlere sahip. Adem Aleyhisselam bu dünyaya geldiğinde bir gücü yoktu. Yine de, "Bağışla beni," dedi. Yine de isyan etmedi. Yine de ağlıyordu. Fakat Cenneti özlediği için değil. Karısını özlediği için değil. Cennet hazinelerini, cennetin keyfini özlediği için değil. Rabbini özlediği için ağlıyordu. Çünkü Rabbinden ayrı düşmüştür. Bu herbirimizin içinde vardır. Bizim fıtratımız bu. Sri Lanka'da, Serendib Dağı'nda tek ayak üstünde durup, 300 yıl boyunca Allah'a yakardı, af diledi.

Hz. İnsan'ın nasıl bir niteliğe sahip olduğunu anlayın. Melekler bile şaşkına dönmüştü. Melekler, insanoğlu karşısında sürekli şaşkınlık halinde. İyi yönde ya da kötü yönde, melekler tamamen şaşkına dönmüş durumda. İbrahim Aleyhisselam, Onların yardımını geri çevirdiğinde de şaşkına dönmüştü Melekler. Melekler, Peygamber Efendimiz (asvs) karşısında da şaşkına dönmüşlerdi. "Sana intikam fırsatı vereceğiz," dediler. Bazı önceki Peygamberler istemişti bunu, kalplerinde nefret olduğundan istemediler intikamı ama Rablerinin öfkesini çektiği için o kadar üzülmüş o kadar bıkkın düşmüşlerdi ki, ellerini açıp ümmetlerine ceza gelmesini istemişlerdi. Çünkü pes etmişlerdi. Musa Aleyhisselam bile, "Bu kibirli insanlarla ne yapacağım ben?" demişti. Ancak Peygamber Efendimiz (asvs) hiçbir zaman pes etmedi. Ve Melekler şaşkına dönmüştü. Yani insanoğlunda o kapasite mevcut; Melekleri şaşkına uğratma kapasitesi var.

Meleklerin teslimiyeti, şeytanın teslimiyeti gibi değildir. Şeytan, isyan içerisindeyken Allah'a boyun eğdiğini zannediyor. İsyan ederken, "Sen'den başka hiçbir şeye secde etmem," diyordu. İtaat ettiğini zannediyordu ama sadece kendini kandırıyordu. Çünkü aslında sadece kendi nefsine, kendi arzusuna itaat ediyordu. "Bir şey yapıyorum, o yüzden karşılığında senin de bana bir şey vermen gerek!" Allah'ı iş adamına çeviriyorsun. İslam'ın manevi öğretisinde ise, Allah Kerim'dir. Sen daha istemeden sana verir. Allah Kerim'dir. İstediğinde verir. Allah Kerim'dir. Bir şey yaptığında, mükafatını da verir. Allah Kerim'dir. Daha seni yaratmadan, senin rızkını yaratmıştır. Ancak Allah, senin O'na dönmeni istiyor. O'nu ara, O'nun rızasını ara, O'nun Yüzünü ara. Kendini tatmin etmeye uğraşma. Teslimiyet gösterebilmek için, en azından Meleklerin teslimiyetini, ki Melekler bile şaşkına dönmüştü teslimiyet karşısında. Adem Aleyhisselam, onlara ne gösteriyor? Onlara, Rablerinin daha önce hiç görmedikleri bir Azametini, Rahmetini gösteriyor. Çünkü insanoğlu, şimdi Allah hakkında, daha önce Meleklerin bile görmemiş olduğu bir şeyi açığa vuruyor.

O yüzden Evliyaullah, "Sırf Şeyhine bakmak bile bir ibadettir," derler. Hatta bazı Evliyaullah, "Aptal bir insana bakmak, günahtır," der. Her gün kaç tane aptal insan görüyoruz? Şunu ima etmiyorum, şimdi, "Çocuklarım aptal, karım aptal, şu bu," demeyin. Hayır, hayır. Etrafımızı kuşatan resimlere bakın. Televizyonu açtığımız anda kaç bin tane resim akmaya başlıyor ve tüm o aptallıklara şahit oluyoruz. Ve bu kişiler Allah Dostları. Melekler sırf Onlara bakıp, Onları görebilmek için gelirler. Çünkü, "Bu kişiler Kıble," derler. Allah'a yön olarak tayin ederler. Allah'ın Ayetleri'dir bu kişiler. Anlıyor musunuz? Peki Ayetullah ne demek? Orada burada sertifikalarla, unvanlarla verdikleri Ayetullah değil. Herkes Ayetullah olmuş. Bir parmağını kaldırırsın, güneş batar. Bir parmağını kaldırırsın, ay çıkar. Sağ ellerinde güneş, sol ellerinde ayı tutma güçleri vardır. Peygamber Efendimiz (asvs)'dandır. Hz. Ali'nin Peygamber Efendimiz (asvs)'a duyduğu sevgi yüzünden, Peygamber Efendimiz (asvs) dizinde başını dinlendiriyordu, güneş batmak üzereydi, ikindiyi kaçırıyorlardı. Peygamber Efendimiz (asvs) dedi ki, "Ya Rabbi, bana duyduğu sevgi yüzünden, güneşin batışını durdur ki, Ali namaz kılabilmek için vakit bulabilsin." Yetki verilmiş. Bu günlerde o yetkiyi kullanmıyorlar. Günümüzde kullanamazlar. Ancak Mehdi Aleyhisselam geldiği vakit, o yetkinin önünü açacak. Günümüzde yalnızca Yanlış yoldakiler bu yetkileri kullanıyorlar. Sadece yanlış olanlar bu gücü bulmanın peşine düşüyor. Sadece yanlış kişiler, insanlarda bunun peşine düşmeleri için heyecan uyandırır. Temel olmadan bu tarz şeylerle uğraşırsan, yüksek bir bilginin peşine düşersin ancak seni o ilme yönlendiren şeytan olur. Farkına bile varmadan, Mehdi Aleyhisselam yerine deccal ile birlikte olursun.

O kişileri bulun. Onlar Allah'ın Ayetleri'dir. Allah'ın en büyük Ayeti, en büyük işareti, Peygamber Efendimiz (asvs) ve O'nu takip edenler, O'nun varisleridir. Onlar sizin için varlar. Kendileri için değil sizin, bizim için varlar. Allah bizi affetsin. Çünkü çok aciz yaratıklarız. Onlara karşı isyankar, asi olmuşuz. Yüzlerini hiçbir zaman bizden çevirmesinler. Bizden razı olsunlar. Neyin Hak neyin batıl olduğunu görebilmemiz için kalplerimizi daha güçlü ve daha yumuşak kılsınlar inşaAllah. Şer olana, hem içimizdeki hem de dışımızdaki şerre pes etmeyelim. Oyuna gelmeyelim inşaAllah.

Ve min Allahu Tevfik.

El Fatiha.

Amin. Selam aleykum ve rahmetullah.

Şeyh Lokman Efendi Hz

Sahibul Sayf Şeyh Abdulkerim el Kibrisi (ks) ‘nin Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

16 CemaziyelEvvel 1439

2 Şubat 2018

Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

100 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page